Yaşam

Relic Ejder: Yeşilçam’ın ‘göz’ adamı

Yeşilçam denilince aklımıza ilk etapta yıldızlar birbirinden pahalı geliyor. Bu kadar; Ediz Hun’u, Türkan Şoray’ı, Tarık Akan’ı, Hülya Koçyiğit’i nasıl unutabiliriz? Erhan Tuncer’in yorumuna göre bunlar Yeşilçam’ın “ilk adamları”dır. İkinci adamlar ise Erol Taş, Aliye Rona, Hüseyin Peyda ve Hikmet Gül gibi korkunç karakterlerden oluşuyor. Bu iki güç her fırsatta birbirlerine üstünlük kurmaya çalışırken bir de “üçüncü adamlar” vardır. Bunlar, adları çoğu kişi tarafından bilinmeyen, ancak hızla her sinema salonunda karşımıza çıkan, kimi zaman mafya rollerinde, kimi zaman mahalle rollerinde, kimi zaman da tam bir gerizekalı olarak karşımıza çıkan karakter oyuncularıdır.

Bu yazıda üçüncü adamların en irisi, en güçlüsü ve muhtemelen en yalnızından bahsedeceğim; Relic Ejder’den.

YEŞİLÇAM’A DOĞRU

Yeşilçam tarihçisi olarak tanıdığımız Erhan Tuncer’in senarist ve yönetmen olmasının yanı sıra ‘Sokağın Yalnız Çocuğu: An Heirloom Dragon Book’ adlı araştırması geçtiğimiz günlerde Nemesis Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Tuncer bu kitabında Yadigâr Ejder’in hayatını anlatmakla kalmıyor, dost ve akrabalarıyla da görüşüyor ve onların tanıklıklarından yararlanıyor. Böylece bu “güzel” adamı daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz.

Peki kim bu “gözlü” adam?

Asıl adı Adnan Koyun (Köylüoğlu) olan Yadigâr Ejder, 1951 yılında Sivas’ın Gökçebostan İlçesi’nde doğdu. Ailenin ilk çocuğu, çok tatlı bir bebek. “Göz” lakabı da oradan gelmektedir.

İlkokula ikinci sınıfa kadar devam ediyor. Babası bir “Alamancı” olduğu için çocukluğu çoğunlukla başıboş geçmiştir. O da kendini beğenmiş bir ilk gençlik dönemi geçirir. Arkadaşlarıyla gezer, parklarda, bahçelerde uyur ve her fırsat bulduğunda kendini sinema salonlarında bulur.

Kimseden hakkıyla para almaz, ne iş yaparsa yapsın çalışarak para kazanır. Ortanca bir baba bile onu Almanya’ya götürür. 1-2 yıl kalmıyor sonra geri geliyor. Yaptığıyla yetinip sıradan bir hayat yaşamak ona göre değil.

Tarağı topladıktan sonra İstanbul’a geldiğinde de bu durum değişmez. Bir süre Beyoğlu’ndaki “artiz kahve”de takılıyor. Bu süre zarfında parası bitince irili ufaklı işler yapıp çarkı döndürmeye çalışır ama aklı film yapımcılarındadır. Bir biçimde kendini bir sinemada oyunculuğa koyuyor.

PARA YOK PARA YOK PARA YOK

Yadigâr Ejder’in rol aldığı ilk film 1972 yapımı “Fosfor Melek” filmidir. Natürel burada Yadigar Dağdeviren olarak anılmaktadır. İki metrelik boyu ve iri vücudu nedeniyle kendisine bu lakap verilmiştir. O zaman neden kendisine verilen tüm soyadlar arasından “Ejder”i seçiyor?

Sokağın Yalnız Çocuğu, Erhan Tuncer, 144 s., Nemesis Kitap, 2023.

Yadigar ismi Sivaslı ünlü bir kabadayıdan gelmektedir. Gerçek adını kimseye söylemez. Üstüne bir de sağda solda uydurma hikayeler anlatıyor. Kimine kavgadan kaçtığını, kimine de bir adamı vurup içeri girdiğini anlatıyor. Elbette bunların hiçbiri hatasız değil. Kendini “korkutucu” göstererek beladan uzak durmaya çalışıyor.

“Fosfor Meleği”nden sonra işler yavaş yavaş açılıyor. 1973’te 6, 1974’te 15, 1975’te 32 filmde rol alarak iyi bir karakter oyuncusu olduğunu tüm ülkeye gösterdi. Oynadığı film sayısı artıyor ama bu Yeşilçam, ne güldürüyor ne de öldürüyor. Relic Ejder de para kazanmak için irili ufaklı işler yapmak zorundadır. Bazen bir demircinin yanında çalışır, bazen cüssesinden yararlanarak Beyoğlu’ndaki kasırların muhafızlığını üstlenir; Parasını tıpkı gençliğinde olduğu gibi kazanmaktadır.

ÜÇÜNCÜ ERKEKLERİN ‘KADERİ’

Yadigar Ejder’in hayat verdiği karakterlere genel olarak baktığımızda onları aklı başında kümelere ayırabiliriz. İlk karşımıza çıkan set tabii ki mafya karakterleri. Relic Ejder, kötü adamın emriyle doğru adamı elde etmek için her yolu kullanan acımasız karakterlerden biridir. Ama aralarında sıradan bir insan değil. İri cüssesi onu “büyük patron”dan önceki adam yapar. Bu kümenin dram filmlerinde olduğu gibi komedi filmlerinde de işleyen bir matematiği vardır. Bütün üçüncü erkekler de bu matematikte yerlerini alırlar.

Başka bir küme mahalle karakterleridir. Kimi sokağın naif ahmak çocuğu, kimi mahallenin kabadayısı olarak çeşitlenen bu tiplerin hepsi kuşkusuz kötü insanlar değildir. Örneğin Avanak Apti’de Urfalı Apti’yi, Doğu Bülbülü’nde Mazlum’u, Gerzek Şaban’da Ayı Hamza’yı, Devlet Kuşu’nda Murat’ı ve Bazıları Cacık Gibi’de Daltonların bir nevi Avareli’ni canlandırıyor. onu canlandırır. Bunu söylerken isimsiz karakterlerden kurtulur ve sinemanın dramatik yapısını etkileyen görece daha değerli bir karaktere hayat vermeye başlar.

Yadigâr Ejder’in Yeşilçam’la ve tamamen parasız bir şekilde vefatına ve ardından ölümüne giden yol hakkında çeşitli spekülasyonlar var. Bunlardan hangisi doğru hangisi yanlış bilinmez ama bir görüşe göre Kemal Sunal ile yaşadığı tartışma buna sebep olmuştur. Gerçek ne olursa olsun, Relic Ejder giderek daha az filmde iş buluyor. Öyle ki doksanlarda yılda ancak bir iki filmde rol alıyor.

Tarih 2 Mart 1991’i gösterdiğinde iki iş teklifi alır ve ikisini de seve seve kabul eder ve çekime gider. Çekimlerden sonra Beyoğlu’ndaki esnaf lokantalarından birinde karnını doyurur. Banyoya gittiğinde bütün gün ona cehennem gibi ağrılar yaşatan baş ağrısı şiddetlenir ve dev adam yere yığılır. Yüksek tansiyon nedeniyle beyin kanaması geçirerek orada öldü.

Erhan Tuncel bu kitabında Yadigâr Ejder’in hayatı hakkında pek çok şeyi geniş bir yelpazede anlatıyor. Arkadaş ve akrabalarının ifadelerinin yanı sıra kendisiyle yapılan son röportaja da yer veriyor. Hatta Tuncer çok istediğini söyleyince onunla hayali bir röportaj yapar. Filmografisinden, fotoğraflarından, gazete kupürlerinden bahsetmiyorum bile…

Yeşilçam’ın üçüncü adamlarının “kaderi” misal olarak başlayıp bitse de bu oyuncuları anmak ve anmak hepimizin görevi diye düşünüyorum. Çünkü Yeşilçam’ı Yeşilçam yapan şeylerden biri de üç kuruşluk bir rolü oynama değeri için sinemaya canlarını veren karakter oyuncularıdır. Onlar hakkında detaylı bilgi almak isteyenler Tuncer’in kurduğu Third Man adlı siteye bakabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu